- Dolar: 32.1715 - Euro 34.9020
EUR Alış: 34.9020
EUR Satış: 35.0419

ONUR’lu olmak!

“Müzik ruhun gıdasıdır.” demiş ünlü düşünür Socrates.
Milattan önceki yüzyıllarda bu sözü söylerken değil ki müzik hiçbir insani duygu ile ruhunu besleyememiş insan görünümlü varlıkları hesaba katmamıştı elbette.


  • Umut Milas - Ekim 13, 2022 -




“Müzik ruhun gıdasıdır.” demiş ünlü düşünür Socrates.
Milattan önceki yüzyıllarda bu sözü söylerken değil ki müzik hiçbir insani duygu ile ruhunu besleyememiş insan görünümlü varlıkları hesaba katmamıştı elbette.
*
Ruhu beslemek insanın kendi elindedir.
İyi olmak,
Sevgi ile etrafa bakabilmek,
Saygı duymak,
Hoşgörülü olmak,
Empati kurmak ve daha fazlası tamamen kendi elimizde.
Tüm bu iyi duygular ruhumuzu ne ile beslediğimizle ve “ben” duygumuzla ilintili.
*
Bazı olayların açıklaması, affı yoktur; olmamalıdır da zaten.
Bazı olayların altında yatan “yaşanmışlıklar” hiçbir anlam taşımaz, taşımamalıdır da zaten.
Bazı olaylar sonrasında yapılan işi, mertebeyi göz görmez, görmemelidir de zaten.
Çalışma Bakanlığı’nda müfettiş olmanın ya da Türk Havacılık ve Uzay Sanayii A.Ş.’de çalışmanın hafifletici hiçbir yanı yoktur.
Çünkü yaptığın iş, elindeki kanı temizlemez!
Çünkü ONUR’lu olmak, ONUR’la yaşamak maalesef her insana bağışlanmamış bir iç değerdir.
Sonradan kazanılan sıfatların kişiliğe üç kuruş katkısı yoktur.
Sonuç olarak eşeğe altın semer vurunca eşek yine eşek olarak kalmaya devam etmektedir.
*
Onur Şener cinayeti böylesine “ruhsuz” kişilerce işlenen bir vahşettir.
İstek parçayı çalmadığı iddia edilen Onur Şener’in yaşamı, onursuz ellerin arasından kaydı gitti.
Müziğiyle ruhları besleyen, neşemize neşe katan, üzüntümüze ortak olan, bizleri eğlendiren, coşturan binlerce kişiden birisiydi Onur Şener.
Eğlendiren, coşturan, hüzünlendiren sayısız şarkıyı ezbere bilen bir müzisyen, söylemediği/söyleyemediği “bir” şarkının kurbanı oldu.
Hem de pisi pisine bir hiç uğruna…
*
Olaylar silsilesinin göbeğinde ‘linçler ülkesi’ haline geldik.
Yaşanan her acı olayın ardından ülke olarak ikiye ayrılıyoruz.
Bir kesim yaşananların üzüntüsünü, acımasızlığını derinden hissediyor ve her mecrada tepkisini dile getiriyor.
Bir diğer kesim ise yaşanan olaylarda katledilen, ezilen, dışlanan tarafı yermek, suçlamak için nefes alıyor. Hatta bu yola baş koymuş, kötülükten besleniyor dersek hiç de abartmış sayılmayız.
*
Yaşanan bunca olumsuz olayın, 20 yıllık iktidarın ‘eseri’ olduğu kaçınılmaz bir gerçektir. Geçen süre zarfında toplum olarak iyiden iyiye yozlaşmaya başladık. Bizi biz yapan değerlerimizi, en önemlisi de insanlığımızı yitirdik.
Adalete güven olmayınca, suçlular dışarıda kol gezince, ağızdan çıkan lafları kulaklar duymayınca bir başıboşluk, bir dağınıklık, bir umursamazlık kol geziyor ortalıkta…
Ölen suçlu, tecavüze uğrayan suçlu, başı açık suçlu, kısa giyen suçlu, içki içen suçlu…
Yetmez!
Geç saat eve giden suçlu, erkekle konuşan kadın suçlu, makyaj yapan suçlu, şarkı söyleyen suçlu, susan suçlu, konuşan zaten suçlu!
Yine de yetmez!
Gülen suçlu, dertlenen suçlu, eleştiren suçlu, düşüncesini açıkça dile getiren suçlu…
Bu ülkede neredeyse sağlıklı nefes alan bile suçlu!
*
Toplum olarak ciddi anlamda depresyondayız.
Yaşanan tüm bu olumsuzlar ekonomik olarak yaşadığımız darboğazın ciddi boyuttaki yansımalarıdır.
“Marketten alışveriş yapıyoruz, kıyafet alıyoruz” diye şükretmemiz gerektiği yönünde telkinler yapılıyor bizlere.
Sorarım size, insanca yaşamak bu kriterlerden ibaret midir sadece?
İnsan hakları arasında saydığımız beslenme ve giyinme ne acıdır ki lüks hale geldi.
Arabası olan benzine para yetiştiremiyor, olmayan ulaşıma!
Evi olmayan kira derdinde, evi olan aidat!
Çocuk okusa bir dert, okumasa zaten dert!
Evden işe, işten eve mekik dokuyan bir kişi ay sonunu getirmeyecek paraya razı olmak durumunda!
Tüm bu karmaşada, tüm bu yetersizlikte, tüm bu yoklukta ruh sağlığımızın yerli yerinde olması imkânsız gibi görünüyor.
Yaşanan olaylar da bu durumu ispatlıyor!
*
Bir tarafta tüm vasıfsızlığıyla, hak etmediği konumlara ikili ilişlerini kullanarak gelenler… Diğer tarafta didinen, emek harcayan, ter döken, buna karşılık “dayı”sı olmadığı için bir arpa boyu yol kat edemeyenler.
Ayakların baş olduğu ülkemizde, yaşanan olaylara çok da şaşırmamak gerek aslında. Ne de olsa balık baştan kokar!

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir





İlginizi Çekebilir

  • Konuk Yazar
  • Mayıs 18, 2024
ZAMAN HER ŞEYİN İLACI MIDIR?
  • Mehmet Nergiz
  • Mayıs 18, 2024
Latmos Dağlarında Bayram
  • Mehmet Nergiz
  • Mayıs 18, 2024
Şeker Gibi Bayram
  • Oktay Çayırlı
  • Nisan 1, 2024
Kısa bir seçim analizi