- Konuk Yazar
- Mayıs 18, 2024
Yükleniyor...
Muhasebeci, mükellef ile anlaşmasında sadece defter tutmaktan kaynaklı ücret almaktadır. Defter tutma ücreti dışında, yukarı saydığımız kurum ve kuruluşların talebini karşılamak için fazladan zaman, bilgi, deneyim ihtiyacı doğmaktadır. Tabii ki bununda bir bedeli olmaktadır. Ancak günümüzde bu tip, defter tutma dışında yapılan kurum ve kuruluş talepleri için yapılan işlerden belki %5’inin ücretini almaktadır. Hele son yıllarda her kurumda “e” uygulamalar, bu iş yükünü daha da artırmıştır. E-Defter, E-Mükellef, E-Fatura, E-Devlet eeeee …
Merhaba Sevgili Dostlar ve Okurlarım,
Sevgili okurlar toplumda genel olarak MUHASEBECİ olarak bilinen bu meslek, resmi anlamda SERBEST MUHASEBECİ MALİ MÜŞAVİR olarak tanımlanmaktadır. Bu meslek 01.06.1989 tarihinde 3568 Sayılı Kanun ile yetkilendirilmiştir. Bu tarihten itibaren SERBEST MUHASEBECİ, SERBEST MUHASEBECİ MALİ MÜŞAVİR ve YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİR olarak 3 ana dala bölünmüş, ilerleyen tarihlerde SERBEST MUHASEBECİ ile SERBEST MUHASEBECİ MALİ MÜŞAVİRLİK geçiş sınavları ile birleştirilmeye çalıştırılmıştır. Günümüzde az da olsa serbest muhasebeci unvanını devam ettiren çok az meslek mensubu kalmıştır. Bu yazımızda daha çok SERBEST MUHASEBECİ MALİ MÜŞAVİR mesleğini irdeleyeceğiz.
SERBEST MUHASEBECİ MALİ MÜŞAVİR ne işi yapar?
Bu meslek ekonominin can damarlarını işleten Devlet ile Vatandaş arasında bağ kuran bir meslektir. Devletin ana gelir kaynağı vergidir. Vergi sayesinde hükümetler icraat ve hizmet yapar. Her Vergi Dairesi girişinde “Vergilendirilmiş Kazanç Kutsaldır” yazısını görürüz. Vergi olmadan, ne devlet hizmet yapabilir, ne de vatandaş olarak hizmet alabiliriz. Yani kısacası anahtar kelime VERGİ’dir.
Günümüzde SERBEST MUHASEBECİ MALİ MÜŞAVİRLİK mesleği; gerçek ya da tüzel kişilerin ve kurumların hesap bilgilerini düzenler, analiz eder, varlık, borç ve sermaye hesabı girişlerini yapar. Kısacası Esnaf, Tüccar, Şirket, Kooperatif, KİT, İktisadi İşletmeler vs. gibi işletmelerin ticari kazancını, serbest meslek kazancını, zirai kazancını ve kurum kazancını belirlemek için gelir-giderlerinin hesabını yapar, yasal defterlerini tutar, devlet karşısında yükümlülüklerini yerine getirmesini sağlar.
Oysa sadece VERGİ olarak anılsa da, Sosyal Güvenlik, Bankalar, Firmalar, Bakanlıklar, Odalar, Noterler vs gibi birçok kurum ve kuruluşların veri tabanı bilgi ihtiyaçlarını bu meslek sayesinde alır.
Günümüzde bu mesleğin kapsamı o kadar genişlemiştir ki, tüm kurumlar bu mesleklerin bilgisine başvurmak durumdadır. Örneğin, ticaret ile uğraşmak isteyen bir vatandaş muhasebeciye yönlendirilir. Yanında sigortalı işçi çalıştırmak ister ise Sosyal Güvenlik Kurumu, muhasebeciye yönlendirir. Odalar yasal olarak kaydolmak için muhasebecilere yönlendirilir. Bankalardan kredi almak istersen muhasebeciye yönlendirilirsin. Noterde bir iş yapmak istersen sözleşme vs. muhasebeciye yönlendirilirsin. Defterler Gelir İdaresi Başkanlığınca inceleme istenirse muhasebeciye yönlendirilir. TÜİK, bilgileri muhasebecilerden alır. Birçok bakanlık, İl Müdürlüğü vs muhasebeci bilgilerine başvururlar. Aslında bu kurum ve kuruluşların birinci derece muhatabı MÜKELLEF yani VATANDAŞ’dır. Ancak ülkemizdeki vatandaş, yani mükellef bilgi deneyiminden dolayı “MUHASEBECİNE GİT O SANA SÖYLER, ANLATIR, YAPAR” diyerek muhasebecilere yönlendirilir. Mükellefin Vergi Dairesi, Odalar, Noterler, Bankalar, İl Müdürlükleri, Bakanlıklar, Belediyeler, Sosyal Güvenlik Kurumu vs diye devam kurumlar, gelen vatandaşların taleplerini muhasebeciler aracılığı ile yaparlar.
Tabii hâl böyle olunca muhasebecilik mesleğinin kapsamı çok geniş olmaktadır. Oysa muhasebeci, mükellef ile anlaşmasında sadece defter tutmaktan kaynaklı ücret almaktadır. Defter tutma ücreti dışında, yukarı saydığımız kurum ve kuruluşların talebini karşılamak için fazladan zaman, bilgi, deneyim ihtiyacı doğmaktadır. Tabii ki bununda bir bedeli olmaktadır. Ancak günümüzde bu tip, defter tutma dışında yapılan kurum ve kuruluş talepleri için yapılan işlerden belki %5’inin ücretini almaktadır. Hele son yıllarda her kurumda “e” uygulamalar, bu iş yükünü daha da artırmıştır. E-Defter, E-Mükellef, E-Fatura, E-Devlet eeeee…. diye devam eden bilgi ve teknoloji çağı uygulamaları muhasebecilerin temel sorunu haline gelmiştir. Mükellef ve Vatandaş bu “e” uygulamaları anlayamamakta, kurum ve kuruluşlar, daireler vs. de muhasebecilere yönlendirmek zorunda kalmaktadırlar.
Peki, bu sorunlar nasıl çözülür?
Çözüm nedir?
Yoksa biz Serbest Muhasebeci Mali Müşavir meslek mensupları olarak hâla şu 21’inci yüzyılda düşük muhasebe ücretleri, haksız rekabet konuları, uzmanlaşma olmadığından dolayı angarya olarak gördüğümüz işlerin ücretsiz yapılmaları ile uğraşıp gideriz. Bizim ücretsiz yaptığımız işlerden dolayı, kurum ve kuruluşlar ekonomik değer sağlarken, asıl emek sarf eden bizler, birbirimize sorunları anlatmaya devam eder gideriz.
Bu işin çözümü için hem siyasi irade, hem meslek mensupları iradesi, hem de mükellef iradesi bir araya gelerek çözüm bulunmalıdır.
Evet değerli dostlar sözün kısası Mükellef – Kurum ve Muhasebe Camiası olarak;
1- MÜKELLEF EĞİTİMLERİ
2- MESLEKTE UZMANLAŞMA VE BRANŞLAŞMA
3-MESLEKTE BİRLİK İÇİN YARI ÖZEL-YARI KAMU FORMÜLÜ ile tüm bu camia sorunlarının çözüleceği kanaati düşüncesi ile bu sayımızı kapatmak istiyorum.
Bir sonraki köşemizde buluşma dileği ile hoşça kalın, sağlıcakla kalın.