- Dolar: 32.1715 - Euro 34.9020
EUR Alış: 34.9020
EUR Satış: 35.0419

… Eğitim – Öğretim Yılı

Yıllardır “… Eğitim-Öğretim Yılı’nı” öğrenciler, veliler, öğretmenler ve diğer paydaşlar ile birlikte açıyoruz. Ancak hak verir misiniz bilmem ama uzun zamandır sadece “……. öğretim yılını” açıyoruz gibi geliyor bana. Neden mi? Öncelikle birkaç kavramı tanımlamak istiyorum. Belki sonrasında aynı kaygıları birlikte gütmüş oluruz.


  • Fatih Muhammet Köse - Eylül 29, 2022 -




Uzun bir aradan sonra tekrardan merhabalar. 2022-2023 Eğitim-Öğretim yılını hep birlikte geçtiğimiz günlerde açtık. Çocuklarımız ve biz öğretmenler büyük bir heyecan ile buluştuk. Bugünkü yazımda kendimizi bildiğimizden beri duyduğumuz bu “eğitim-öğretim” kavramı üzerinde kısaca duracağım.
Yıllardır “… Eğitim-Öğretim Yılı’nı” öğrenciler, veliler, öğretmenler ve diğer paydaşlar ile birlikte açıyoruz. Ancak hak verir misiniz bilmem ama uzun zamandır sadece “……. öğretim yılını” açıyoruz gibi geliyor bana. Neden mi? Öncelikle birkaç kavramı tanımlamak istiyorum. Belki sonrasında aynı kaygıları birlikte gütmüş oluruz.
Eğitim denildiğinde aklımıza yılların değiştiremediği o meşhur tanım gelir hemen. Bende eksik kalmayarak aynı tanımı bir kere de bu yazıda tekrar edeyim. “Bireyin davranışlarında, kendi yaşantısı yoluyla, kalıcı-izli değişiklik meydana getirme süreci”ne eğitim denilmektedir. Bu değişiklik sürecinin bazı temel birleşenleri vardır. Metin içerisinde kaybolmadan bu birleşenleri de hemen vurgulayalım. Eğitim;
-kendi yaşantısı yoluyla (yaparak-yaşayarak),
-istendik (zorunlu olmadan),
-kalıcı-izli (ezbere değil anlamaya dayalı) kavramlarının sonucunda süreç içerisinde gerçekleşir. Eğitim, kültürel mirasın aktarılması, bireyin yaşamda kullanacağı bilgi ve becerilerin ona kazandırılması, bireye bilgi yüklemekten ziyade bilgiyi elde etme yollarının aktarılması ve belli bir işi yapabilmek için gerekli becerilerin kazandırılmasıdır. Eğitim, aslında bireyin dünyaya gelmesi ile başlayıp dünyadan ayrılması ile son bulan bir zaman dilimini kapsamaktadır.
Öğretim kavramına baktığımızda ise eğitim kavramı ile iç içe geçmiş ve birbirinden ayırması zor olan bir kavramdır. Öğretim, eğitimin okul içindeki bölümünü kapsayan kısmıdır. Diğer bir ifadeyle öğretim, eğitimin okullarda planlı, programlı ve profesyonel kişiler tarafından verilen bölümüdür.
Eğitim denildiğinde öğretime göre daha kapsamlı olduğunu bilmemiz gerekmektedir. Çünkü eğitim, formal ve informal kısmı kapsarken; öğretim sadece formal boyutta yer alır. Eğitim, her türlü bilgi ve deneyimi kapsarken; öğretim önceden belirlenmiş hedeflere ulaşmak için düzenlenmiş etkinlikleri kapsamaktadır. Kısaca diyebiliriz ki eğitim kavramı öğretim kavramını içine alan ömür boyu süren bir sürecin ismidir.
Biraz daha somutlaştırmamız gerekirse, çocuğumuza, öğrencimize matematik formülünü, İngilizce dil bilgisini ya da insan vücudundaki sindirim sistemini anlatıyorsak, öğretiyoruz demektir. Ama ona “birisiyle konuşurken susmayı, saygıyla dinlemeyi” ya da “gürültü yapmayarak başkasını rahatsız etmemeyi” bir beceri, davranış, tutum olarak kazandırmaya çalışıyorsak, eğitiyoruz demektir.
Bireyde eğitim sonucu istenen ve beklenen sonuç elbette evrensel, çağdaş insani özelliklere, tutumlara ve değerlere dayalı davranışlardır. Bu evrensel insani özellikler sevgi, saygı, dürüstlük, nezaket, özgürlük, adalet, merhamet, hoşgörü, paylaşma, cesaret, empati, eşitlik, sanat, bilim, inanç, plan yapma, irade, sorgulama, tavır alma vb. değerlerdir. Eğitim, insana bu özellikleri, tutumları ve değerleri kazandırarak insanlaştırır. Eğitim, bu özellikleri ve değerleri kazanma sürecidir. Çünkü insan olmamız bu özelliklere sahip olmamıza bağlıdır ve bunu eğitim yapar.

Eğri oturalım doğru konuşalım…
Çevremize dikkatle baktığımızda siz de birazdan bahsedeceklerime illaki şahit olmuşsunuzdur. Tüm çocuklar için elbette hepsi geçerli değildir bu gözlemlerimin. Ama çoğunlukla çocuklar ve gençler bağırarak konuşuyorlar, birbirlerine kaba davranıyorlar, teşekkür etmiyorlar, lütfen demiyorlar, kavga ediyorlar, gürültü yapıyorlar ve gürültü yapmanın yanlış olduğunu bilmiyor ve düşünmüyorlar, kaldırımda değil araç yolunda yürüyorlar, sigara içiyorlar, birbirlerini ve aslında kimseyi dinlemiyorlar, anadillerini çok kötü kullanıyorlar, bol bol argo konuşuyorlar, çevreyi kirletiyorlar ve çevreyi kirletmenin yanlış olduğunu düşünmüyorlar, park, oturma bankı, otobüs, yol, çeşme, tuvalet, ağaç, nehir gibi toplumun ortak mallarını korumuyor, zarar veriyorlar, çevre duyarlılıkları çok zayıf, sözcük dağarcıkları sınırlı olduğu için kendilerini, dertlerini güzelce anlatamıyorlar, okumuyorlar, zaman disiplinleri zayıf (gece 1.30’da sokakta oynuyorlar örneğin), sokak hayvanlarına kötü davranıyorlar, başkalarını rahatsız ediyorlar, bunun farkında değiller ve başkasını rahatsız etmenin yanlış bir şey olduğunu düşünmüyorlar, insani değerleri gelişmemiş, bir sanat dalı ile ilgileneni ya da örneğin müzik aleti çalanı, düzenli spor yapanı, satranç oynayanı çok çok az.
Şimdi gelelim başladığımız noktaya. Eğer her yıl bizler eğitim-öğretim yılını açıyorsak ve çocuklarımız-gençlerimiz bu haldeyse biraz düşünmemiz gerekmiyor mu? Acaba gerçekten EĞİTİM-öğretim yıllarını mı açıyoruz yoksa sadece öğretim yılı açılışı mı yapıyoruz? Çünkü bu gözlemlerde olan durumların çoğunluğu eğitimin yani insanı insan yapan değerlerin tam olarak verilememesi ile ilgili değil mi?
Bu durumların ortaya çıkmasına zemin hazırlayan bazı gözlemlerim de var elbette. Yine herkesi kapsamadığını belirtmek isterim. Okullara öğrencilerimizi evlatlarımızı teslim ederken LGS, YKS için nasıl öğretim çalışmaları olduğunu soruyoruz, yıl içerisinde hangi denemelere gireceklerini, matematik sınavı için hangi konulara çalışması gerektiğini, İngilizce dersini haftada kaç saat göreceklerini, ödevlerde kaç tane test sorusu verileceğini anında soruyoruz. Bu sorulardan sonra kendinizi öğretmenin yerine koyun. Siz öğretmen olsanız istemeyerek de olsa düşünceleriniz öğretim kısmına odaklı yoğunlaşmaz mı? Biraz öğretmeni, okulları bu sorular aracılığı ile bizler de sadece öğretim yılı açmaya zorlamıyor muyuz?
Ülke olarak bu konuda bir an önce çözüme yönelik çalışmalara başlamamız gerekmekte. Öncelikle Milli Öğretim Bakanlığı şeklinde değil Milli Eğitim Bakanlığı şeklinde dünya gereklerine ve gerçeklerine dayanan, bunu yaparken Türkiye koşullarını göz ardı etmeyen, çağdaş ve bilimsel bir eğitim politikası ve sistemi oluşturmamız ve uygulamamız gerekmektedir.
Biz öğretmenler ve anne-babalar olarak ise eğitimin öncelikle ailede başladığını unutmamalıyız. Onlara insani özellikler/değerler kazandırmayı öğretimin gölgesinde asla bırakmamalıyız. Unutmayalım eğitmeden öğretemeyiz…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir





İlginizi Çekebilir

  • Konuk Yazar
  • Mayıs 18, 2024
ZAMAN HER ŞEYİN İLACI MIDIR?
  • Mehmet Nergiz
  • Mayıs 18, 2024
Latmos Dağlarında Bayram
  • Mehmet Nergiz
  • Mayıs 18, 2024
Şeker Gibi Bayram
  • Oktay Çayırlı
  • Nisan 1, 2024
Kısa bir seçim analizi